5 Eylül 2011 Pazartesi

pazar günleri dinimizce kutsal yemek günüdür!

"yemek yemek üstüne ne düsünürsünüz bilmem
ama kahvaltinin mutlulukla bir ilgisi olmali.."

cemal süreya..

en sevdiğin günle, günün en sevdiğin beslenme saati birlikte olursa ne olur? tadından yenmez.ya da o kadar çok yedirir ki saatler sürer.
sabah 10 gibi kurulan kahvaltı masası 5 saatin sonunda hala toplanmadı. pazar günü rehaveti ve hayatımda hep görmek istediğim insanlar aynı masada. televizyonda türkan şoray'ın gençlik filmlerinden biri oynuyor. esas oğlanın kötü kadının oyununa gelip esas kızı terketmesiyle dayanamayıp masadaki kaymak-bal ikilisine tekrar dalıyoruz. kaymak delisi suç ortağım, esas kızın erkek tercihinden yola çıkarak "abi nedir bu kızların efendi erkek yerine piç tercihi?" sorusunu ortaya atıyor. "sen galiba çok ekşi sözlük okuyosun bu aralar, ye de kafan çalışsın biraz" diyip ballı ekmekten bi lokma ağzına tıkıyorum. ama geç kaldım. masakiler çoktan konunun içine daldılar. sonsuz bir geyik muhabbeti bir demlik çayın daha bitmesine vesile oldu.

23 yıllık kişisel tarihimde dönüp baktığımda görüyorum ki, ben bir ritüel insanıyım. ve bu ritüellerin en keyiflisi pazar sabahı kahvaltıları. çocukken, çalışan annenin tek çalışmadığı gün olduğundan sonsuz şımarma hakkı verdiği için sevilen pazar günleri, lisedeyken sabahın köründe başlayan dersane zımbırtısı yüzünden hakkettiği yere ulaşamasa da üniversiteye kapak atılıp izmire gidildiğinde tekrar gönüllerin bir numarası olmuştur. 5 yıl boyunca pazar günü en sevilen sarkı dinlenerek uyanılmış en az bir saat boyunca da tembel tembel yatak keyfi yapılmıştır. sonrası saatler süren, 50 kiloluk bireyin 1,5 ekmeği kaymak balla yediğine tanık olunan uzun kahvaltılar..

bi de 2007 yazı vardır ki arada, santana smooth ile uyanılan kızarmış biber ve yoğurtla karakterize bir 3 aydır kendisi. hafta içi günleri pazar günü kıvamında yaşadığımız o yazdan sonra da bir daha öyle zamanlarımızın olmadığı, sanırım benim hayatımın en mutlu yazı..

2009 ağustosuyla birlikte başlayan istanbul günleri pazar kahvaltılarına boğazı ve ılhamur kokusunu getirdi. eşşek gibi çalışılan gecenin sabahında eger bir pazar günü varsa ve en sevdiklerin telefonda boğaza karşı menemenli , zeytinyağlı kekikli zeytinli kahvaltı sonrası türk kahvesi faslını ballandıra ballandıra anlatıosa hiç üşenilmez gidilir. hele de güneş varsa biraz, sırtını güneşe verip ayaklarını uzattığın an nefes aldıgını hissedersin suratında en aptal gülümsemenle..

geriye dönüp baktığımda mutlu oldugum anlar hep bir yemek sonrası yaşanmış. güzel insanlarla, güzel şehirlerde güzel yemekler..vücudum yediğini inkar etmeyi sürdürdüğü müddetçe de sanırım bu böyle olacak..pazar günleri de artık hastanede geçse de en sevdiğim gün ! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder