5 Eylül 2011 Pazartesi

insan sever.. kendini.. kendine ait olanları..

kapı çaldıgında aloo diye seslenmeyi, karşıdakinden bi süre ses çıkmamasını, kapıyı açtığımda ses vermeyen kişinin ev sahibi olduğunu görmeyi seviyorum.

buzdolabını açıp boş boş bakıp, kapaklı kaseleri açıp açıp kapatamayıp mesela sarımsaklı yoğurtlu kızartma kokusunun heryana sinmesini ve annenin sabah kalktıgında evde fare beslesen daha az zarar verir yemin ediyorum demesini seviyorum.

yeşil elmaya ayrık iki ön dişimle ısırık atıp iz çıkartmayı seviyorum.

birini dikkatle dinlemeye çalışırken gözlerimle sekronize olarak açılıp yayılan ağzımı seviyorum.

ellerimi görenlere boş zamanlarımda sokak çocukçuluğu yapıp mendil satıyorum demeyi seviyorum.

iki dakka önce salya sümük ağlarken kantine gelen tepsiyi görünce börek mi o demeyi seviyorum.

sevdiğim herkese v for vendettayı izletmeyi, begenmeyen olursa ağzını yüzünü dağıtmayı seviyorum.

huysuz bi günün sabahında sokakta top oynayan çocuklara gidin kendi mahallenizde oynayın demeyi, çocuklardan birisinin suratıma bakıp teyse olmuş bu demesini, iki saat sonra çocugu tenhada kıstırıp 23 yaşındayım len ben doru konuş demeyi seviyorum.

nöbet tutmadığım gecelerde gece 2 de uyanıp antibiyotik bitmiş lan diyip banyoya gidip serum çıkartılcak hasta aramayı seviyorum.

sabahları battaniyemi topladıktan sonra ısrarla gidip buzdolabına sokmaya çalışmayı ve annemin dehşet içinde yaptıklarıma anlam vermeye çalışmasını seviyorum.

çamaşırları makinaya doldurduktan sonra ertesi gün deterjanı, ondan sonraki gün yumuşatıcıyı koymayı, nihayetinde üçüncü gün düğmesine basabilmeyı, bazen bu kadar üşengeç olmayı seviyorum.

daha önce gittiğim bi yere ikinci gidişimde yolu bi türlü bulamayışımı, ama ısrarla birine sormayışımı, kesin burdan girmiştim gecen sefer deyip girdiğim yolların en alakasız yerden çıkmasını, koyboluşlarımı, nihayetinde birine yolu sormayı akıl ettiğimde ilk sordugum kişinin ben buranın yabancısıyım deyişini seviyorum.

depresyonun en ağır halini yaşarken, hayattan zerre kadar zevk alamazken hala anlamsızca gülen yüzüm sayesinde insanların depresyonuma inanmayışlarını seviyorum.

çok ciddi birşeyler anlatmaya çalışırken karşımdakinin suratıma bakıp gülmesini, beni zerre kadar sallamayışını, en sonunda çıldırıp bağırmaya başladığımda gülmesinin kahkahalara dönüşmesini seviyorum.

garanti bankasından para çekmeye gittiğimde, bankanın önce makbuzu sonra kartı en son parayı vermesini, ama benim kartı aldığımı unutmamı, enem kartı yuttu bu diye panik yapmamı, güvenlik görevlisinin kartınız elinizde hanfendi sözleriyle sakinleşip 32 saattir uyumuyorum da ben demeyi seviyorum.

karnım acıktığında çekilmez derecede sinirli bi insanken, genişliği ve içine alabildikleri ile gurur duyduğum mideme 15 tavuk kanadının üstüne bi kase aşureyi indirmeyi, sonrasında melek gibi bi insan olmayı seviyorum.

dalgınlıklarımı, sakarlıklarımı, çoğu zaman şaşkınca bakan gözlerimi seviyorum. içimde hala yaşamaya inat eden çocuğu uzun zaman ihmal etsem de onunla yaşamayı seviyorum. gözlerimim parlamasını seviyorum. gülmemi, konuşmamı , biriyle konuşurken illa koluna bi yerinde dokunan yapımı anlamayıp bi tarafını kaldıran insanlara bi tarafımla gülmeyi seviyorum.

çabucak ağlayabilmeyi ama çabucak da gülebilmeyi seviyorum.

sonrası iyilik güzellik deyip geçmeyi, geçmesem de geçtim gibi görünmeyi seviyorum.

insan seviyor kendini.. kendine ait olanları.. iyisini, kötüsünü..insan en çok kendine gülebiliyor ağız dolusu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder