6 Eylül 2011 Salı

BİR EV, BİR SICAK, BİR ŞARKI..

"bir şarkı 137 bin defa dinlenir mi biz manyak mıyız?"

aylardan haziran. izmirde sıcaktan erimiş halde evin salonuna yayılmışız. sadece önündeki yarım metrelik alanı serinletebilen vantilatör en sonunda çok elektrik yer bu dien tasarruflu "bayan" kişi tarafından kapatılıyor. ev dağınık. ortalık yerde 1 yıldır bitmeyen, bitemeyen, artık fiziksel anlamda da acı verecek kıvama gelen, bugün hala spss paket programını hangi ekranda görsem nefesimin boğazımda kalmasına neden olan lisans bitirme tezinin tabloları, kaynakları, bir umutla basılmış ama hep düzeltmeye giren ciltleri, hocanın yazdıgı ama ne demek istediği hakkında en ufak fikrimin olmadıgı düzeltme notları,artık isyan eden bir laptop, bir düzine kahve bardağı, litrelerce su şisesi , yarısı yenmiş elma artıkları evi ele geçirmiş durumda. bacaklarımın üstünde saatlerdir çalışmaktan ateş gibi olmuş laptopla 90 küsür tabloda istatistiksel olarak anlamlı birşeyler bulmaya çalışırken yanımdaki "bayan" hep aynı şarkıyı döndürüyor.

"gözlerin ya vardı aklımda
biz çoktan unuttuk dünya dediklerini"

kanapeye yayılmış. kucağında evin erkek kişisinin süpersonik laptopu. elinde sigara. 1 metre yanında "üç ay sonra görüceksiniz siz" dien topuklu ayakkabısı, deri çantası, kumaş pantolonu, beyaz gömleği itinayla dizilmiş. bandırmanın he daim rüzgarlı havasına alışkın bünyesi için izmir havası fazla ağır kaçmış. zira 2 saattir bulundugu kanapeden milim kıpırdamamış vaziyette . yarım saatte bir sigarasını yakmak için çakmağa uzandıgı durumlar dışında tabii. şarkıyı her baştan döndürüşünde suratına bakıyorum. "çok güzel dimi lan " diyor.

"aşk bir kaza dedik
bizse sağ kurtulduk"

biz arkadaşız. 8-9 senedir felan. o ergen halimizle çekmişiz birbirimizi. arada bir yıl görüşmediğimiz de olsa tekrar bandırmada ziraattın önünde "haydöööö" die buluşabilmişiz. hayatımda bu kadar uzun süre kalmayı başaran ayumi kod adlı kadın, bir iş görüşmesi için topuklu ayakkabıları ile izmirdeki evimde.. bir önceki gece anahtarı evde unutma gafletine kapılan ben ona süper bi karşılama yapmışım. en sonunda pes edip evin karşısındaki parkta nadişin gönderdiği bandırma yemeklerini yerken yine aylardır herkesten sakladıklarımızı itiraf etmişiz. ağır izmir havası konuşulanların ağırlığı ile daha da basmış.. bi sigara bi sigara daha derken ohh bee anlattım kurtuldum havası ikimizde de..

"bugün senin günün
onu da mahvettin"

ağzımdan çıkan " ya bi şarkı 137 bin defa dinlenir mi, biz manyak mıyız" cümlesi tencere kapak ilişkimize ağır bir darbe indiriyor. tatar gözleri artık nası bir hırsla açılmışsa dev gibi oluyor. "sen zaten benim sevdiğim adamları sevmezsin, içtiğim sigarayı içmezsin, dinlediğim şarkıları dinlemezsin. ne biçim arkadaşız lan biz" die üstüme geliyor o gözler. "yaa bi git, ben sarkıyı dinlemiom dedim mi, güzel şarkı ama 100 bin defa nie dinliyoruz?" şeklindeki cümleme " hay aq sanki herşeyi sorguluon da bu kaldı dimi bi tek al lan açıyorum işte bi daa" die saldırganca karşılık veriyor. sıcaktan yavşamış beyinlerimizle tarihin en abuk tartışmalarından birini yapıyoruz. birkaç saat sonra bikaç birayla biraz kendine gelmiş bünyelerimiz kordonda güneşin batışını izlerken kafada hep aynı şarkı dönüyor..

"seni sorana her yanım derim
dahasını da eklerim"

o bi haftanın sonunda pınar evine dönüyor. ben yüz milyonuncu düzeltmeleri yapıp bi şekilde insafa gelen hocaya tezimi teslim ediyorum. evdeki yarısı yenmiş elma artıkları başlı başına birer organizmaya dönüşmüşler. hava hala çok sıcak. evin bi kısmı paketlenmiş bi köşede bekliyor. telefon açıyorum. "ben geliyorum aq." tam beklediğim cevabı alıyorum.
"bok var burda gel aq."

" ellerini uzat ki dokunsun parmaklarım
bugün.."

***** bu yazıya malzeme olan şarkı: sakin - edepsiz komedya..
lakin yazılırken yine aynı gruptan laleler beyaz, kırmızı oda sarkıları da dinlenmiştir. bu grubun bi türevi olan kreş'ten de kişisel bir intihar sarkısı 3 kez dönmüştür. yarım kalan sarap özellikle dinlenmemiştir.





HAZİRAN 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder